Kayıtlar

Eylül, 2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Cümle Kapısı

Resim
Nazan Bekiroğlu'nu okudukça hayran olmaya başladım. Her ne anlatırsa anlatsın ben bu işi biliyorum kararlılığında cümleler kuruyor. Okurunu alıp anlatmak istediği mekana ve zamana götürüyor, ayrıntıları tek tek gösteriyor. Yazarın ilk okuduğum Nar Ağacı kitabını bitirdikten sonra diğer kitaplarını da okumaya karar vermiştim. Aradan bir hayli zaman geçse de rastgele seçtiğim Cümle Kapısı'nı okudum. Aynı tat aynı lezzet. Ama çok daha ilginç bir kitap.  İlk bölümde ölümleri bu gün bile meçhul kalan Şems-i Tebrizi ile İsa peygamberi anlatmış. İlginç bir benzerlikten yakalamış sonlarını.  İlk kısımda zamanın Konya'sına konuk olurken ikinci kısımda Son Akşam Yemeğinden sonraki ihaneti görüyoruz. Hem Konya halkına hem de ihanet eden havari Yehuda'ya değer miydi duygusuyla bakıyoruz. Zindan risalesinde hapishanelerin varlığını sorguluyoruz. Hapishanelerin aslında adi suçluları cezalandırmak amacıyla değil iktidarın kendini korumak amacıyla varlığını sürdürdüğünü görüyoruz. Bu n

Korona günlerinde Ağustos ayı güncesi

Şu saatleri, günleri, ayları bildiren ‘takvim düzeni’ herkes için aynı olsa da, ‘zaman’ herkesin hayatında başka türlü ilerliyor. Bazen zamana teslim edersin kendini, zaman, sana uymasa da sen zamana uyarsın ve hayatın akışı içinde yol alırsın, bilirsin ki ‘hayat, sen planlar yaparken başına gelenlerdir.’ Ancak şimdi zamanın ibresi, sadece seni, beni değil koskoca dünyayı avucuna  almış, yutmaya

Corona Günlerinde Covid19 Olmak

Resim
Her on dakikada bir dezenfektan banyosu yapsam da kaçamadım sevgili okur. Aslında ilk belirtilerini iki hafta kadar önce hissetmeye başlamıştım. Yoğun eklem ağrıları ve halsizlik eşliğinde hafif öksürük başlamıştı. Bendeki belirtiler çevremdeki bir çok kişide de vardı ve kimsede yüksek ateş yoktu. Kabullenmek istemiyorduk. Geçen hafta ise ev halkından birinin tat ve koku hissini kaybetmesiyle şok yaşadık. Limon kayış gibi, kolonya, nane, kekik kokmuyor, viks bile özelliğini kaybetmiş. İki gün sonra test sonucu pozitif olunca bir tahlilde benim yaptırmam farz oldu. Sürüntü verme, rapor alma filan derken iki gün sonra benimki de pozitif geldi.  Bu arada benim halsizlik ve eklem ağrıları neredeyse bitmek üzereydi. Ama verilen zatürre ilacını kullanmadan olmazdı. Kullanmaya başladıktan sonra hoppala bir daha başladı halsizlik ve ishal. Hafif öksürük zaten konudan bağımsız yoluna devam ediyordu ki bu her sene mevsim geçişlerinde uzun süre yaşadığım şeydi. Doğal olarak bolca ılık su içip din

Sosyal Esaret

Resim
Bu aralar adını sıkça duyduğunuz, eğer duymadınızsa da artık sıklıkla duyacağınız bir Netflix belgeseli yayımlandı senenin başında. Orijinal adıyla The Social Dilemma... Dilimize Sosyal İkilem olarak çevrilen belgesel yaklaşık bir buçuk saat kadar. Konusu zaten bildiğimiz sosyal medya araçlarının kötüye kullanımı. Belgeseli değerli kılansa tüm anlatıyı soysal medya araçlarının tasarlanmasında ya da güncellenip pazarlanmasında yönetici olarak çalışan kişilerin anlatıyor olması.  Ben izlerken sosyal medya platformlarının bu kadar zekice kullanılıyor olmasından ürperdim. Bilgilerimizi depoladıkları, reklamları kişiselleştirdikleri hatta bilgilerimizi başka platformlara sattıklarını düşünürdüm. Oysa durum çok daha vahim. Adamlar sizin gibi düşünmesi ve davranması planlanan bir tane yapay zeka oluşturuyor. Yukarıya doğru kaydırdığınız ekranda bile hangi gönderiye kaç saniye baktığınıza kadar tüm verilerinizi depoluyor. Buna göre bir sanal benlik oluşturarak davranışlarınızı yönlendirmeyi he

Şeker Portakalı

Resim
Yıllar yıllar önce okuduğum Zeze'nin hikayesini hatırlamak amacıyla tekrar aldım elime. Üstelik blogumdan bile geçmişli bir zamanda okumuş olmamdan dolayı kendine yer edinememiş buralarda. Tabi ki olamazdı böyle bir şey... Zeze'yi burada da anlatmak gerekirdi... Bizim Zeze 5 yaşlarında fakir bir kenar mahalle çocuğu. İçinde olgun, dışında haşarı. Yaramazlık yapmaktan korkmayacak kadar cesur, sonuçlarını içselleştirecek kadar vicdanlı, aldığı cezaların ağırlığını sineye çekecek kadar mazlum.  Bazen bir öğretmenin, bazen mahallenin gizemli zengininin, bazen bir ablanın, bazen de mahalle bakkalının vicdanından sızlıyoruz Zeze'nin yaşadıklarına. Ama yine onunla beraber arka bahçedeki şeker portakalı fidanıyla iç dünyamızın zenginliğine dalıyoruz. Yaşadıklarımızı içselleştirerek büyümeye çalışıyoruz.  Brezilyalı yazar José Mauro De Vasconcelos, 1968 de yayımlanan 197 sayfalık bu romanı 12 günde yazdığını ve kendi çocukluğundan izler taşıdığını söylemiş. Roman bir çok yerde de ço

Otomatik Portakal

Resim
Etik değerlerin olmadığı, neredeyse herkesin kendi çıkarı doğrultusunda hareket ettiği bir şehir hayal edin. Sonra da bu şehrin içine aklınıza gelebilecek her kötülüğü yapabilecek bir çete koyun... Yazar Anthony Burgess böyle bir şehri 172 sayfalık romanında anlatmış. Liderleri Alex olan 15 yaşlarında 4 kişilik çeteyle beraber yola çıkarmış okuru. Çetenin iğrenç eylemlerini bir kefeye koyarken ihtiyarların çıkarcı vurdumduymazlığını diğer kefeye bırakmış. İhanetler, cezalar ve denek hayvanına dönüştürülen mahkum üzerinden ıslah etmeye çalışmış bireyi. Son olarak da insanların kötüyü seçme hakları elinden alınsaydı daha doğrusu özgür bir birey olmaları engellenseydi nasıl olurdu? sorusunu bırakmış okurun kucağına. Neresinden tutarsanız tutun, ne tarafa çekerseniz çekin distopya...  Herkesin kendi çıkarını düşündüğü bir toplumda nelerin yaşanabileceğini yaşayarak kanıksamış olmalıyız artık. Yine de kavganın tam ortasında olmak yaşadıklarımızı anlamamızı engelliyor olabilir. Okuyalım...

Çocuğunuz süt sevmiyor mu? Sütü Sevdirecek harika bir tarifim var!

Dün bir arkadaşıma çaya davetliydim. Öğleden sonra olduğu için çocukları evdeydi. Ben de giderken onların sevebileceği lezzetli bir şeyler almak istedim. Ufak tefek atıştırmalık yiyeceklerin yanında marketten en sevdiğim markanın ambalajlı sütünü aldım. Süt, bizim evde çok tüketildiği için artık her alışverişlerimde sanırım hiç düşünmeden sepete ekliyorum. Evlerine gittiğimde arkadaşım

Okumak, Yazmak ve Yaşamak Üzerine

Resim
Ne kadar da güzel bir başlık değil mi? Okumanın ufuk açıcı etkisi, yazmanın rahatlatıcı özelliği ve ikisinin etkisiyle bezenmiş lezzetli bir hayatı yazmak bu başlığı ne de güzel doldururdu.  Dilimize Okumak, Yazmak ve Yaşamak olarak çevrilen bu güzel başlığın altı taa 1851 yılında Alman filozof, yazar ve eğitmen Arthur Schopenhauer tarafından doldurulmuş. Beklenen aksine okurunu fazlasıyla abandone eden mükemmeliyetçi bir eser ortaya çıkmış. Okumak. Boş zamanlarında ne yaparsın sorusuna neredeyse herkesin anlaşmışcasına verdiği cevap. Boş zaman aktivitesi. Çünkü kendin için okumak karın doyurmuyor. Bu nedenle önce gelir getirici uğraşları yaptıktan sonra kalan zaman okunarak değerlendirilebilir. Ön sözde okumanın değersizliğini benzer sözlerle kanıksarken filozofumuzu okumaya başladığımızda duvara tosluyoruz. Çünkü filozofumuz resmen okumayın diyor. Ona göre okumaya başlayan insan beynini okuduğu kitabın yazarına emanet ediyor. Yazar düşündüğü hatta düşünmeni istediği konuda seni onun

Karadeniz'in Muhteşem Koyları: Kefken ve Kerpe'den İzler ve Yansımalar

Pandemi dolayısı ile kısıtlanan hayatlarımıza küçük bir nefes alma durağı şart olmuştu artık, zira sıcaklardan dağılan bünyelerin de bir dayanma gücü vardı! ancak nereye gidecektik?. İstanbul'da her yer tıklım tıkıştı! En sonunda uzun zamandır aklımızda olan ve İstanbul'a çok da fazla uzak olmayacak bir yere; Karadeniz kıyılarına doğru uzanmak fikri.... daha o dakikada, usumuza düşer düşmez

Cesur Mu Yeni Dünya?

Resim
Amerikalı yazar Aldous Huxley, 1902 yılında Dünya da ilk kez bant sistemiyle üretime geçen Ford araba fabrikasını ziyaret ediyor. Fabrika çalışanlarının kast sistemiyle görevlendirilmesi ve herkesin görevini yapmak zorunda olması yazarımızı dehşete düşürüyor. Fabrika sahibi Henry Ford'un çalışanlar tarafından neredeyse tanrılaştırıldığı hissiyatıyla geziden esinlenerek distopik bir roman yazıyor. Ülkemizde Cesur Yeni Dünya ismiyle yayımlanan romanındaki karakterler bile "Aman Tanrım" yerine "Aman Fordum" tepkisiyle şaşırıyorlar. Roman konusunda daha fazla ayrıntı öğrenmek isteyenleri buradan alalım... 1963 yılında hayatını kaybeden ve günümüzde istisnasız her alanda uygulanan hiyerarşik çalışma modelinin ilk versiyonu karşısında dehşete kapılan yazarımızın romanı günümüze ışık tutmaya devam etmiş. Yazara saygıdan olsa gerek 2020 yapımı, ilk sezon için 9 bölüm yayımlanan Brawe New Word ismiyle yayımlanan roman uyarlaması dizinin senaryosuna ismi yazılmış. Romanın