Ölümcül Kimlikler



Seçme şansımız olmadan dünyaya geliyoruz. Din, dil ve ırk seçimi yapamadan hayata başlıyoruz. Eğer şanslıysak ya da herhangi bir kaygımız yoksa bizim için tanımlanan hayatı koyduğumuz hedefleri başarma çabasıyla yaşayıp gidiyoruz. Bazen de içimize işleyen bezginlikle her şeyi boşverircesine yaşıyoruz. 

Peki ama kan uyuşmazlığı olduğunda ne yapacağız? İçinde yaşadığın toplumu terk etmek çözüm olabilir mi? Üstelik başka bir coğrafyada tüm sorunlarından arınmış bir şekilde hayallerinin peşinden koşmak mümkün mü?

Amin Maalouf 1998 yılında yayınladığı Ölümcül Kimlikler kitabında bu konulara kafa yoruyor. İnsanın aidiyet hissinin sorgulanmasını sorguluyor. Lübnan da doğan, ana dili Arapça olan Maalouf Hristiyanlığı benimsiyor ve 22 yıl Fransa da yaşıyor. Belki de kendi yaşamından yola çıkarak insanın aidiyet seçimine zorlanmasından duyduğu rahatsızlığı neredeyse her satırında dile getiriyor. Ötekileştirme çabasını derin derin irdeliyor. Dinlerin daha doğrusu din adamlarının toplum üzerindeki ötekileştirme çabasına ve baskısına değiniyor. Sonunda yasakçı yaklaşımlar nedeniyle insanın bir aidiyete zorlandığı ama aslında dünya vatandaşlığının ön plana çıkarılması gerektiği gibi çıkarıma ulaşıyor. 

Hemen hemen herkesin bir fikrinin olduğu konuda, insanı yormayan, düşünmeye sevk eden ve okunmaya değer bir kitap. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sakinliğiyle ve renkleriyle gönlümü çelen: Eğirdir Gölü

Sene Olmuş 2023

İsmail Güzelsoy' un yüreklere değen "DEĞMEZ" kitabı