Aşksız İlişkiler


Kitabı bir instagram paylaşımında görüp okumaya karar vermiştim. İsmiyle dikkat çeken esere, acaba kadın erkek ilişkisini mi yoksa doğa, hayvan vs üzerine duyarsızca yaşadığımız hayatları mı irdeliyor merakıyla hiç araştırma yapmadan başladım. 

Kitap başlarda sardı. İstakozun daha canlıyken kaynar suya atılarak pişirilmesi tekniğinin, en lezzetli teknik olması gibi umursamadığımız caniliklerimizi masaya koydu. Ara ara da Hristiyanlığın, Paganizmin kopyası olması ve Meryem ana üzerinden oldukça kışkırtıcı iddiaları serpiştirerek ilerledi. Ancak sonrasında baş karakter her ne yaşadıysa ben etkilenmedim. Neredeyse her satır donuk, duygusuz ve ruhsuzca ilerledi. Baş karakterin ölümü bile duygusuzcaydı. Bilemiyorum, belki de yazarın Aşksız İlişkiler'i bu ruhsuz ve umarsız yaşamdı.

...

...

Yazıma ara vererek nette biraz gezindim. Hani benim gözden kaçırdığım veya anlamadığım bir şeyler varsa diye. Jean Paul Satre'nin Bulantı eserini de okuduğumda aynı duyguları hissetmiş ancak eserin Varoluşçuluk akımıyla bağlantısını kurduğumda bütün taşlar yerine oturmuştu. Küçükte olsa bir aydınlanma yaşamıştım. Ancak bu eserle ilgili etkileyici ayrıntılarla karşılaşmadım.

Sonuç olarak 160 sayfalık uzun öykü niteliğinde bir kitap. İngiliz Edebiyatı'nın da önemli eserlerindenmiş. Takdir sizin... 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sakinliğiyle ve renkleriyle gönlümü çelen: Eğirdir Gölü

Sene Olmuş 2023

İsmail Güzelsoy' un yüreklere değen "DEĞMEZ" kitabı